AVRUPA BİRLİĞİ İLE KANADA ARASINDA İMZALANACAK OLAN CETA’NIN TARTIŞMALI NOKTALARI

“Comprehensive Economic And Trade Agreement”

I. Genel Bakış 

İnsanlık tarihine bakıldığında, uluslararası ticaretin önemi göze çarpmaktadır. Öyle ki, ülkeler hem kara hem de deniz ticaret yolları aracılığı ile ticaretlerini arttırmaya çalışmışlardır. Ülkeler ticaret anlaşması ile refah seviyelerini yükselterek, hem ticaretin diri kalmasını hem de ekonominin gelişmesi amaçlamışlardır.

Tarihte olduğu gibi uluslararası ticaret günümüzde de hala önemini korumaktadır. Uluslararası ticaret, ikinci dünya savaşından sonra sanayileşmenin artması ile birlikte hız kazanmıştır. Ülkeler, uluslararası anlaşmalarla ve karşılıklı serbest ticaret anlaşmalarıyla ticaretlerini arttırmaya çalışmaktadırlar.

Avrupa Birliği Komisyonu (“Komisyon”) 2009 yılından beri Kanada ile Comprehensive Economic And Trade Agreement (“CETA”) anlaşması üzerinde çalışmaktadır. İkili anlaşmanın amacı en başta sadece ticaret iken içerik daha sonra genişletilerek, ülkeler arasında yatırımcıların desteklenmesi ve yatırımcıların önündeki bürokratik engellerin kaldırılarak yatırımların teşviki gibi hususlar da eklenmiştir. Bunun dışında CETA gümrük vergilerinin kaldırılmasını da hedeflemektedir.

Yukarıda sayılan hususlar dışında CETA’nın içerisinde ikamet izinleri, göç, eğitim sistemlerinin tanınması, kişisel bilgilerin korunması, eser hakları, finansal hizmet sektörü, yatırımcıların korunması gibi konular düzenlenmiştir. Bu kapsamda öncelikle Birlik’in CETA’yı imzalama yetkisi tespit edilmelidir. Eğer Birlik’in anlaşmayı, üye devletler adına imzalama yetkisi bulunmuyor ise, CETA’nın çok yönlü bir anlaşma (“gemischtes Abkommen”) olup olmadığı hususu değerlendirilmelidir. Eğer CETA anlaşması çok yönlü bir anlaşma ise, üye devletlerin anlaşmanın tarafı olacakları gibi anlaşmanın oluşumu ve yürürlüğe girmesi sürecinde iç hukuk normları ile katkıda bulunmaları gerekecektir.

CETA aracılığı ile düzenlenen diğer hususlar ise; gümrük vergisinin kaldırılması, taraflar arasında ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, sağlık ve gıda alanlarında koordinasyon, hizmet sektörünün liberalize edilmesi, doğrudan ve dolaylı yatırımların teşvik edilmesi, fikri sınai hakların korunmasıdır. Tüm bunlar dışında CETA’nın yürütülmesi işleminin, Avrupa Birliği (“Birlik”) ve Kanada tarafından kurulacak ortak konsey tarafından gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Bahse konu konsey dışında tahkim kurulu kurulması tasarlanmaktadır. Tahkim kurulu aracılığı ile yatırımcıların karşılaşmış oldukları hukuksal sorunların çözümlenmesi düşünülmektedir. Kısacası tahkim aracılığı ile devletlerin yargılama sistemleri devre dışı bırakılarak, hukuki sorunların tahkim aracılığı ile çözümlenmesi planlanmaktadır.

Komisyon, CETA’yı üye devletlerin parlamentolarının oylamasına sunmadan kendi inisiyatifi aracılığı ile yürürlüğe koymayı planlasa da, bu ihtimal daha sonra ortadan kalkmıştır. Birlik, üye devletlerin CETA’nın kabul edilmesi sürecini oylama hakkına kavuşmuşlardır. Başlangıçta Birlik, CETA’nın kendi yetkisi dâhilinde olduğunu ve bu sebepten dolayı üye devletlerin CETA’nın yürürlüğe girmesi sürecinde oylama hakkı olmadığını ileri sürmüştür. Fakat buna karşı birçok üye devlet, CETA’nın Komisyon tarafından yürürlüğe konulmasına karşı çıkmış ve bunun ülkelerin egemenlik ilkelerinin ihlal edilmesine sebebiyet vereceğini savunmuşlardır. Üye devletler ayrıca söz konusu anlaşmanın Komisyon’un yetkisini aştığını ve bu tür anlaşmanın Komisyon tarafından üye ülkeler adına imzalanamayacağını ileri sürmüşlerdir. Buna karşın Komisyon, Birlik adına serbest ticaret anlaşmaları imzalama konusunda kendisini yetkili görmüş ve bu hususta başlangıçta ısrar etse de daha sonra bu düşüncesinden vazgeçmiştir.

Yazımızda cevaplamak istediğimiz sorular şunlardır; (i) CETA, Birlik’in normları kapsamında mı tasarlanmaktadır? (ii) CETA’nın hazırlanmasında Birlik organlarının hiyerarşisine dikkat edilmiş midir? (iii) CETA’nın Birlik normlarına uygunluğunun tespiti nasıl yapılacaktır? (iv) Birlik’in Kanada ile CETA anlaşmasını imzalama yetkisi var mıdır?

II. Avrupa Birliği’nin Yetki Alanı

Avrupa Birliği Anlaşması’nın (“Anlaşma”) 5. maddesinin 1. fıkrasında, Birlik’in yapacağı her işlemin yetkisinin, Anlaşma tarafından kendisine verilmiş olması gerekmektedir. Birlik yetkisi dışında üye ülkeler adına hiçbir işlemde bulunma imkânına sahip değildir. Bu kapsamda üçüncü ülkeler ile imzalanacak olan serbest ticaret anlaşmaları Birlik’in yetki alanı dışında tutulmuş ve Birlik’in bu tür anlaşmaları üye devletlerin onayını almak suretiyle gerçekleştirebileceği belirtilmiştir. Kısacası Birlik, serbest ticaret anlaşmaları hakkında genel yetkiye sahip değildir. Bunun dışında Birlik tarafından imzalanacak uluslararası anlaşmaların içeriğinin tamamının yetki sınırları içerisinde olması gerekmektedir. Yani uluslararası anlaşmaların geçerli olabilmesi için, anlaşma metinlerinde yer alan hususlar hakkında Birlik’in yetkili olması gerekmektedir.

Temel olarak Birlik yasasında yetki hususu üçe ayrılmıştır. Bunlar; sadece üye devletin yetki alanına giren konular, sadece Birlik’in yetki alanına giren konular ve üye devlet ile birlikte Birlik’in yetki alanına giren konulardır. Avrupa Birliği Anlaşması’nın Yürütülmesi Hakkındaki Kanunun’un (“Kanun”) 3. maddesine göre, Birlik’in münhasır yetkiye sahip olduğu konular şunlardır; gümrük birliği, ortak pazar oluşumunu sağlamak için gerekli sermaye piyasası düzenlemeleri, ortak para politikası oluşturulması (Euro para birimini kullanan devletler için), balıkçılık alanında ortak politika oluşturulması ve ortak ticaret politikaları oluşturulmasıdır. Aynı maddenin ikinci bendinde ise, Birlik’in münhasır yetkileri arasında uluslararası anlaşmaların imzalanması hususu düzenlenmiştir. Buna göre Birlik, Birlik yasalarınca yetkili kılındığı takdirde ya da Birlik içerisindeki yetkilerini kullanabilmesi için gerekli olan anlaşmaları, ortak düzenlemelere zarar verme veya genişletme pahasına imzalama yetkisine haizdir.

Birlik, tüm yetki aşımı tartışmalarına rağmen 2014 yılında Singapur ile bir serbest ticaret sözleşmesi imzalamıştır. Ancak bahse konu sözleşme henüz yürürlüğe girmemiştir. Söz konusu sözleşmenin incelenmesi için Komisyon, Avrupa Adalet Divanı’na (“Divan”) başvuruda bulunmuşsa da, Divan henüz uyuşmazlık konusu hakkındaki kararını açıklamamıştır. Şüphesiz ki, Divan’ın Singapur ile olan serbest ticaret sözleşmesi hakkında vereceği karar CETA ve TTIP üzerinde etkili olacaktır.

Kanun’un 216. maddesinde, Birlik’in uluslararası ticaret konusundaki yetkisi belirli şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar şunlardır; (i) Uluslararası anlaşma imzalama yetkisi Birlik yasalarınca verilmiş ise, (ii) Uluslararası anlaşmanın imzalanması, Birlik yasalarında düzenlenen Birlik’in amaçlarının gerçekleştirilmesini amaçlaması, (iii) Uluslararası anlaşmanın imzalanması yetkisi, Birlik’in bağlayıcı hükümlerinde yer almasıdır.

Görüldüğü üzere ne Birlik’in ne de üye devletlerin, çok yönlü anlaşma imzalama yetkisi kanunda belirtilmemiştir.  Üye devletler ile Birlik arasındaki yetki paylaşımı sınırlandırılmış münhasır yetki ilkesinin temelini oluşturmaktadır. Anlaşma’nın 5. maddesine göre, Birlik yalnızca Anlaşma’nın içeriğinde bulunan hedefleri gerçekleştirmek amacıyla yetkilidir. Bu amaçları gerçekleştirmek dışında Birlik’in yetkisi bulunmamaktadır. Buna karşın sadece Birlik’in yetki alanına giren hususlarda üye devletler hukuki düzenlemelerde bulunamazlar. Kanun’un 3. maddesinde Birlik’in münhasır yetki alanına giren konular açıkça belirtilmiştir. İlgili maddenin e bendinde, Birlik’in ortak ticaret politikası belirleme konusunda münhasır yetkiye sahip olduğu görülmektedir. Divan’ın 1/75 numaralı raporunda Birlik’in ortak ticaret politikası geliştirme alanında münhasır yetkiye sahip olduğu vurgulanmıştır.

Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasında bölünmüş yetki konusu düzenlenmiştir. Buna göre üye devletler, Birlik kendi yetkisini kullanmadığı sürece bu kapsamda kanuni düzenlemelerde bulunabilecekleri gibi uluslararası anlaşmalar da imzalayabileceklerdir. Burada dikkat edilmesi gereken husus Birlik’in bu kapsamda hukuki düzenleme yapmamış olmasıdır. Bölünebilen yetkilerin içeriği Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiştir. Bunlar; ortak pazar, sosyal politikalar, ekonomik, sosyal ve sınır alanındaki birlik, tarım ve balıkçılık, çevre, tüketici korunması, ulaşım, enerji gibi konulardır.

Sonuç olarak görüleceği üzere Anlaşma’da veya Kanun’da uluslararası ticaret anlaşmaları imzalanması hususunun Birlik’in veya üye ülkelerin yetkisi alanında olduğu kesin olarak düzenlenmemiştir.

III. Çok Yönlü Anlaşma Kavramı

CETA’nın çok yönlü anlaşma olup olmadığı hususu değerlendirilmelidir. Üye devletlerin bir kısmı CETA’nın çok yönlü bir anlaşma olduğunu ileri sürerek, anlaşmanın üye devletlerin onayı olmadan yürürlüğe giremeyeceğini ve bu anlaşmanın sadece Birlik’in yetki alanına giren bir anlaşma olmadığını vurgulamaktadırlar. CETA’nın normal bir uluslararası anlaşma olduğu düşünüldüğünde üye devletler bu anlaşmanın imzalanmasına etki edemeyecektirler. Bu tür anlaşmaların Avrupa Birliği Parlamentosu’nda oylanması esnasında oy birliği gerekmemekte ve yalnızca nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Bu durum CETA’nın yürürlüğe girmesine karşı çıkan devletleri tedirgin etmektedir. Uluslararası anlaşmaların oy birliği ile kabul edilebilmesi için bu tür anlaşmaların, üye devletlerin sosyal, eğitim ve sağlık alanlarını tehdit etmeleri veya bu alanlara zarar verebilecek düzeyde olmaları gerekmektedir. CETA’nın yürürlüğe girmesine karşı çıkan üye devletler bu anlaşmanın Birlik içerisinde ve kendi devletleri içerisinde olumsuz neticeler vereceğini ve ticari hayatın zedeleneceğini ileri sürmekteler.

Birlik’in uluslararası ticaretteki payını arttırmak ve Birlik’i uluslararası ticarette önemli bir taraf haline getirmek amacıyla Birlik’e ortak ticaret politikası üretme yetkisi, Anlaşma ile verilmiştir. Anlaşma’nın 206. ve 207. maddelerinde ortak ticaret politikaları üretilmesi hususu genişletilerek yeniden düzenlenmiştir. Anlaşma’nın 206. maddesine göre, Birlik ortak ticaret politikalarını genel ilkeler ışığında gerçekleştirir. Ortak ticaret politikaları içerisinde, gümrük vergilerinin düzenlenmesi, gümrük ve ticaret anlaşmalarının imzalanması (satış sözleşmeleri ve hizmet sözleşmeleri kapsamında), yabancı yatırımcıların teşviki kapsamındaki düzenlemeler, fikri sınai hakların korunması hakkındaki anlaşmalardır. Ortak ticaret politikaları belirlenirken, Birlik’in temel ilkeleri ve dış ticaret hedefleri gözetilmektedir. CETA’da hedeflenen yabancı yatırımcıya teşvik hususu Anlaşma’ya dayandırılabilir. Bu kapsamda Birlik’in, Anlaşma uyarınca münhasır yetkisi ortaya çıkmaktadır. Buna karşın portföy yatırımcılara (Portfolioinvestition) ilişkin geniş teşvik düzenlemeleri Anlaşma’ya dayandırılamayacaktır. Bu sebeple Birlik’in bu kapsamda yetkisini aştığı tespit edilecektir.

Çok yönlü bir anlaşmanın Birlik’in yetkisi içerisinde olması halinde, bu tür anlaşmalar, Divan’ın bir kararına göre, üye devletler arasında yapılan anlaşma gibi geçerlilik kazanmaktadırlar. Fakat çok yönlü anlaşmalar genel olarak yetki yönünden çeşitli zorlukların çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Divan, çok yönlü anlaşmada Birlik’in yetkisi dâhilinde hareket edip etmediğini belirli ölçütler aracılığı ile belirlemektedir. Buna göre ilk olarak, anlaşmanın üye devletlerin yetki alanına girip girmediğine bakılmaktadır. Divan daha sonra yetkinin bölünebilen yetki olup olmadığını tespit etmeye çalışır. Bu kapsamda Birlik’in kendi yetkisini kullanıp kullanmadığı ve yapılan düzenleme ile Birlik’in yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği irdelenir. Divan’ın dikkate aldığı en önemli hususlar, yapılan veya yapılacak uluslararası anlaşmanın içeriğinin yorumlanmasıdır. Bu yorumlama esnasında Birlik’in çok yönlü anlaşmanın hazırlanması, imzalanması ve yürürlüğe girmesi sürecinde münhasır yetkisini kullanıp kullanmadığı ve kullandıysa uluslararası anlaşmanın münhasır yetki alanına girip girmediğini veya ne kapsamda münhasır yetki alanına girdiği hususları değerlendirilmektedir.

CETA’nın kapsamı düşünüldüğünde çok yönlü anlaşma olduğunun kabul etmek gerekecektir. Nitekim CETA sadece bir alana yönelik olarak hazırlanan bir anlaşma değildir. CETA’nın içeriğini daha önce belirtildiği üzere ekonomi, eğitim, ticaret ve ikamet izinleri dâhil olmak üzere birçok konu oluşturmaktadır. Bu sebepten dolayı CETA’nın çok yönlü anlaşma olarak nitelenmesi gerekmektedir.

IV. Doğrudan Yabacı Yatırımcı ve Portföy Yatırımcı Kavramları 

Ekonomi biliminde doğrudan yabancı yatırımcı ile portföy yatırımcıların ayrımı yapılmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımcılar, ülkeye uzun soluklu olarak yatırım yapan kişilerdir. Bu kişiler yaptıkları yatırımın neticesinde işletmelerini uzun süreler boyunca işletmektedirler ve devlet ekonomisine uzun süreli olarak katkıda bulunan kişilerdir. Ayrıca bu tür yatırımcılar işletmelerini geliştirmek adına işletme planları oluşturmaktadırlar. Buna karşın portföy yatırımcılar ise ülkede kısa süreli ticari faaliyetlerinde bulunan veya bulunacak kişileri ifade etmektedir. Portföy yatırımcılar, faiz veya kâr payı sağlamak amacıyla bono, tahvil, hisse senedi gibi kıymetli evrakların alım satım işlerinde faaliyet gösteren kişilerdir. Doğrudan yabancı yatırımcılar konusu dışında Birlik’in portföy yatırımcıları konusunda Anlaşma’nın 206. maddesi uyarınca münhasır yetkiye sahip değildir.

CETA’nın onuncu kısmında, yatırım başlığı altında, Birlik ile Kanada arasındaki yatırımlar hakkında yapılması düşünülen düzenleme bulunmaktadır. CETA’nın bu kısmında yatırım, yatırımcı, yatırımcının korunması gibi kavramların açıklaması yer almaktadır. CETA’nın yatırım kısmı altı bölüm ve 43 maddeden oluşmaktadır.

Yatırımların korunması hususunda Birlik’e, Anlaşma’nın 207. maddesinin birinci fıkrası uyarınca yetki verilmiştir. Birlik, üye devlerin toprakları içerisinde doğrudan yabancı yatırımcılar hakkında genel ticaret politikaları oluşturma yükümlülüğüne istinaden kanuni düzenlemelerde bulunma hakkına haizdir.

Anlaşma’nın 64. maddesinin ikinci fıkrasına göre doğrudan yabancı yatırımcılar hakkında Birlik’in münhasır yetkisi bulunmaktadır. Ayrıca Anlaşma’nın 207. maddesinin ilk fıkrasında, Birlik’in doğrudan yabancı yatırımcılar hakkında uluslararası anlaşmalar imzalayabileceğine dair yetki açıkça belirtilmiştir. Buna karşın Birlik’in portföy yatırımcıları konusunda münhasır yetki aldığı bir norm bulunmamaktadır. Üye devletlerin portföy yatırımcılar konusunda Birlik mevzuatında düzenleme yapmamalarının sebebi, portföy yatırımcıları konusunda üye devletlerin kendi iç mevzuatlarına ve ülkelerin temel ihtiyaçlarına göre karar vermek istemeleridir. Bu kapsamdaki yatırımlar Birlik’in inisiyatifine bırakılmamıştır. Bu yüzden Birlik’in Anlaşma’nın 207. maddesine göre doğrudan yabancı yatırımcılar hakkındaki yetkisi, sistematik yorum metoduna göre porftöy yatırımları için genişletilemeyecektir. Nitekim Anlaşma’nın ilk halinde Birlik’in doğrudan yabancı yatırımcılar hakkında düzenleme yapma yetkisi dahi yok iken, bu durum daha sonra Lizbon Anlaşması ile Birlik’e tanınmıştır. Bahse konu Anlaşma’nın maddesindeki yetki sadece doğrudan yabancı yatırımcılar üye devletler tarafından yalnızca doğrudan yabancı yatırımcıları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Eğer üye devletler porftöy yatırımlarına ilişkin olarak Birlik’e yetki tanımak isteselerdi, Anlaşma’nın 207. maddesinde Birlik’e verilen yetkileri kısıtlamazlardı.

Buna karşın Anlaşma’nın 216. maddesinde yazılı olmayan yetkiler (ungeschriebene Kompetenzen) belirtilmiştir. Bunun için gerekli olan hususlar, Birlik’in temel hedeflerinin veya amacının gerçekleştirilecek olmasıdır. Bunun için yapılacak olan anlaşmanın veya düzenlemenin gereklilik ilkesine (Erforderlichkeitsprinzip) uygun olması gerekmektedir.   Bu bilgiler düşünüldüğünde ve CETA’nın çok yönlü bir anlaşma olması göz önünde bulundurulduğu takdirde, CETA’nın gereklilik ilkesine göre Birlik’e yetki genişletilmesinde bulunulması söz konusu olamayacaktır. Çünkü CETA basit ve tek bir konuyu içeren bir anlaşma değildir. CETA, içerisinde birçok konuyu barındıran çok yönlü bir anlaşmadır.

Birlik, CETA ile ulaşım, fikri sınai hakların korunması, eğitim sistemlerinin tanınması, iş sağlığı ve güvenliği, tıbbi malzemelerin geliştirilmesi ve üretilmesi, vize muafiyeti gibi konularda kendi yetkisini aşmaktadır.

V. CETA’ya göre Tahkim 

Divan, Birlik içerisinde mevzuatın kullanımını kolaylaştıracak ve Anlaşma’nın hedeflerini gözetecek olan mahkemelerin kurulmasına karşı çıkmamaktadır. Nitekim Divan, patent haklarının korunması için buna özel mahkemelerin açılmasına izin vermiştir. Ancak CETA’da bahsi geçen tahkim yargılaması, Birlik’in kanun ve yönetmeliklerini uygulama ve koruma altına almak gibi bir amaç taşımamaktadır. Bu yüzden bu tür mahkemelerin sadece Birlik inisiyatifi ile kurulacak olması tartışma yaratmaktadır.

CETA, Birlik ile Kanada arasında yatırımcıların hukuki uyuşmazlıklarda başvurabileceği bir tahkim yargılaması kurmayı amaçlamaktadır. Böylelikle yatırımcılar hukuki anlaşmazlıklarda üye devletlerin yargılama sistemlerini devre dışında bırakarak, uyuşmazlıkları tahkime götürebileceklerdir ve bu sayede belki de üye devletlere karşı dava açabileceklerdir.

Bununla birlikte CETA’nın tartışmalı bir noktası daha ortaya çıkmaktadır. Anlaşma’nın 207. maddesinin Birlik’e bu tür yetki verip vermediği hususu öncelikle irdelenmesi gereken husustur. Bahse konu madde uyarınca doğrudan yabancı yatırımcılar hakkında düzenleme yapma yetkisinin, tahkim kurulu kurma yönünde genişletilip genişletilemeyeceği hususu tartışmalıdır. Nitekim tahkim kurulması ve düzenli yargılamanın sistem dışında bırakılması sadece kanunun veya anlaşmanın lafzi yorumlamasıyla yapılabilecek basit bir iş veya işlem değildir. Tahkimin kurulabilmesi için bunu gerçekleştirecek olan kurum veya kuruluşların özel yetkiye sahip olması gerekmektedir.

Dikkate alınması gereken bir diğer husus ise, CETA’da tahkim kurumunun yalnızca doğrudan yabancı yatırımcılar için değil de portföy yatırımcıları için de geçerli olması hususudur. Bu nokta düşünüldüğünde CETA’nın Birlik yetkisini tamamen aştığı göze çarpmaktadır.

Divan, Birlik’in finansal hizmet sektörü ile başka ülkelere verilecek kapitülasyonlar ve malların serbest dolaşımları konularında tahkim kurulmasına onay verme yetkisi olmadığını belirtmiştir. Nitekim Birlik’in en yüksek yargı mercii Divan’dır. Divan’ın yetkisinde değişiklik yapılması, Birlik içerisinde ilk derece mahkemelerinin kurulması veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının etkisi hakkında yapılacak değişiklikler için somut yetkiye dayanılması gerekmektedir. Kanun’un veya Anlaşma’nın lafzi yorumlanmasıyla bu hususlarda değişiklikler yapılamayacaktır. Kısacası Birlik’in tüm bu hususlarda münhasır yetkisi bulunmamaktadır.

VI. Sonuç

Görüleceği üzere Birlik, CETA’nın içeriğini oluşturan birçok hususta yetkisini aşmaktadır. Üye devletlerin yetkisine giren hususlar ihlal edilmektedir. CETA’nın yürürlüğe konulabilmesi için üye devletlerin onayı gerekmektedir. Üye devletlerin etkisi olmadan CETA yürürlüğe giremeyecektir. Üye devletlerin CETA’ya sadece Avrupa Konsey’indeki oylama aracılığı ile etki etmesi ile yetki ihlalleri ortadan kaldırılamayacaktır. Nitekim CETA’da düzenlenmek istenilen hususlar üye devletler için hayati önem arz eden konulardır. Bu tip konuların sadece Avrupa Konseyi’ndeki oylama aracılığı ile kararlaştırılması, üye devletler bakımından gelecekte sıkıntı doğurabilecektir. Bu tip konuların üye devletlerin kendi iç hukuklarına göre değerlendirilerek, karara bağlanması en doğru yol olarak görünmektedir. Bu sebepten CETA’nın üye devletlerin onayına sunulması gerekmektedir.

CETA içerik olarak yatırım, doğrudan yabancı yatırımcı ve portföy yatırımcıları dahil olmak üzere birçok alanda düzenlemeler içerdiği için, söz konusu Anlaşma’ya çok yönlü anlaşma diyebiliriz. Temel olarak CETA’nın imzalanabilmesi için Birlik’in mevzuatta kendisine verilmiş münhasır yetkisi bulunmamakla birlikte, CETA’nın çok yönlü bir anlaşma olmasından üye devletlerin, CETA ile alakalı tüm işlemlere aktif olarak dâhil edilmesi gerekmektedir.

***

Av. Anıl Coşkun, LL.M.

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Anıl Coşkun’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.