Şirket ortakları arasında aynı amaç doğrultusunda çalışma azminin olmaması, şirketlerin yönetimi esnasında güvensizliğe yol açacaktır. Güvensizliğe rağmen şirketteki ortakları, şirket sözleşmesi ile bağlı tutmaya çalışmak kişilik haklarına da aykırı olacaktır. Bu durumda ortak, şirketteki payını başkasına devrederek şirketten ayrılabilir. Fakat ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkânsız olduğu şirket tiplerinde, ortağın ticari hayatını sürdüremez hale gelmesi durumda ortaklık ilişkisinden kurtulabilmesi amacıyla Türk Ticaret Kanunu’nda haklı sebeple fesih hükümlerinin düzenlendiğini görülmektedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile limited şirketlerin haklı sebeple feshi daha önceden düzenlenmiş iken, anonim şirketlerin haklı sebeple feshi, ilk kez 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesiyle hukuk düzenimize girmiştir.
İşbu makalede, anonim şirketlerde ve limited şirketlerde ortakların haklı sebeple feshi konusu ele alınmaktadır. TTK’nın anonim ortaklığın haklı sebeple feshine imkân sağlayan hükmü, Türk doktrini tarafından oldukça olumlu karşılanmıştır. Fakat gerek anonim şirket gerekse limited şirketin haklı sebeple feshi davasında haklı sebebin tam olarak ne olduğu kanunda belirtilmemektedir. Buna ilişkin olarak makalemizde incelemelerde bulunulacaktır.
1. Anonim Şirket Sözleşmesinin Sona Erdirilmesi
Bilindiği üzere, anonim şirketlerde çıkma hakkı bulunmamaktadır. Bunun sebebi, haklı nedenin şahıs şirketlerine özgü bir kurum olmasından kaynaklıdır. Bu noktada anonim şirketin haklı sebeplerle feshi, ortaklık ilişkisi sürdürülemez hale gelen anonim şirketler açısından büyük önem taşımaktadır.
Anonim şirketler, tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerdendir. Anonim şirketin hukuki varlığının ortadan kalkması, tüzel kişiliğin sona ermesi ile gerçekleşmektedir. Bu işlemler için belirli bir sürecin tamamlanması gerekmektedir. İşbu süreç bitiminde anonim şirket, tüzel kişiliğini kaybedip hukuki varlığı da ortadan kalkmaktadır.
Sona erme hususu farklı sebeplere bağlı olarak gerçekleşebilmektedir. İşbu sebepler genel ve özel sebepler olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel sebepler; fesih kararı, esas sözleşmeden kaynaklanan sebepler ve iflastır. Özel sebepler ise; organ eksikliği ve haklı sebeple fesihtir.
1.1 Haklı Sebeplerle Fesih
Anonim şirketlerin haklı sebeplerle feshi, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde yer almaktadır. Bu düzenleme ile azlık pay sahiplerinin menfaatlerinin ağır bir şekilde ihlâli halinde, haklı sebeplerden dolayı hâkim kararıyla anonim şirketlere son verilmesi söz konusu olabilmektedir. TTK’nın işbu düzenlemesi azınlık pay sahiplerine oldukça sıkı şartlar altında şirketin haklı sebepler ile fesih isteme hakkını öngörmüştür.
Bu düzenleme esasen MK.2/II’de bulunan medeni hukukta hakkın kötüye kullanılmasını engellemesine benzer bir işleve sahiptir. TTK 531. maddesi ile anonim şirketler hukukunda çoğunluğun hâkimiyetinin kötüye kullanılmasına karşı, azlık pay sahipleri haklı sebeple fesih davası yolu ile koruma altına alınmaktadırlar. Fakat bu hüküm, yalnızca çoğunluğun dürüstlüğe aykırı davranışlarına karşı bir koruma şekli olarak görülemez.
1.2 Dava Açabilecek Kişiler
Azlık pay sahiplerine tanınmış olan hak, haklı sebeple fesih davası açmaktır. Bu hak, anonim şirketlerde sermayenin en az onda birini veya halka açık anonim şirketlerde ise yirmide birini temsil eden pay sahiplerine verilmiştir. Paya yalnızca bir pay sahibinin sahip olması gerekmemektedir; daha fazla pay sahibi de bir araya gelip, haklı sebeple fesih nedeniyle dava açabilmektedir.
Şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi görevli ve yetkili mahkemedir. İşbu davada azlık pay sahipleri, şirketin feshine hükmedilmesini talep etmektedirler. Davalı ise şirketin tüzel kişiliğidir.
1.3 Halka Açık Anonim Ortaklıklar
Haklı sebeple fesih davasını, tüm anonim ortaklıkların açabileceği ve buna halka açık anonim ortaklıkların da dahil olduğu kanunda açık bir şekilde düzenlenmiştir. Halka açık anonim ortaklıklarda azınlık olarak yüzde beş oranının yeterli olacağı ve sermayenin yüzde beşini temsil eden payların sahipleri, fesih davasını açabilecektir.
Fakat halka açık anonim ortaklıkların pay senetlerinin çoğunlukla borsada işlem gördüğü dikkate alındığında, şirket yönetiminden veya kâr dağıtım politikasından memnun olmayan ya da haklı sebebin bulunduğunu iddia eden bir pay sahibinin payını borsada bir üçüncü kişiye devir imkanına sahip olduğu ve bu çerçevede haklı sebeple fesih davasına ihtiyaç bulunmadığı söylenebilir.
2. Limited Şirketlerde Sona Erme
TTK ile ilk defa düzenlenen anonim şirketin haklı sebeple feshi ile limited şirketin haklı sebeple feshine ilişkin düzenlemeler birbirine paraleldir. Haklı sebeple fesih davası açma hakkının anonim şirkette azlığa, limited şirkette ise herhangi bir pay sahibine tanınması, limited şirkette haklı sebeple feshin çıkma ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Haklı sebebin varlığı halinde, limited şirket ortaklarından her biri şirketin feshini mahkemeden talep edebilmektedir. Mahkeme ise, fesih kararını verebileceği gibi, yasa gereğince duruma uygun olan farklı bir çözüm hükmü de kurabilmektedir.
2.1 Yasal Düzenlemeler
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, 6762 sayılı TTK’da limited şirket ortaklarının haklı sebeple fesih davası açabileceği öngörülmüştür. 6102 sayılı TTK m.636/3’de, bir takım değişikliklerle birlikte limited şirket ortaklarının söz konusu hakkı korunmuştur. İsviçre Borçlar Kanunu Öntasarısından esinlenilen söz konusu madde hükmü şöyledir:
“Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir”
TTK m. 636/3 hükmü önemli bir yenilik içerir: Hâkim, şirketin feshi yerine, davacı ortağın çıkarılmasına veya başkaca durumu uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüme karar verebilir.
2.2 Fesih Davasını Açabilecek Kişiler
Anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde, şirketin kişisel niteliği ve 639. maddenin birinci fıkrasında düzenlenmiş olan “çıkmaya katılmaya” ilişkin hüküm göz önünde tutularak, şirket ortaklarından her birine mahkemeden şirketin haklı sebeple feshini talep etme hakkı tanınmıştır. Ortak şirket pay defterinde yazılı olan kişidir. Fakat TTK’da korunan ortakların çıkma ve çıkarılma hakları da dikkate alındığında, haklı sebeple fesih davası ortağın çıkması ile birlikte değerlendirilmelidir. Fesih davası açıldıktan sonra ortak, ortak sıfatını kaybederse, taraf sıfatını da kaybedecektir ve taraf sıfatının yokluğu nedeniyle dava reddedilecektir.
Dava şirket tüzel kişiliğine karşı açılır. Anonim şirketin haklı sebeple feshinde olduğu gibi, bu davada da görevli ve yetkili mahkeme şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesidir.
3. Haklı Sebepler
Hem anonim şirketlerde hem de limited şirketlerde pay sahiplerinin ancak “haklı sebeplerin” varlığı halinde fesih davası açabileceği öngörülmüştür. Haklı sebep, nisbî bir kavramdır ve her somut olayın özelliklerine göre değişebilecektir. Böylece yasa koyucu, haklı sebepler kavramını kesin ve değişmez esaslara bağlamaktan kaçınarak, hâkimin takdirine bırakmıştır.
3.1 Kavram
Kanun haklı sebep teriminin ne şekilde anlaşılması gerektiğini açıklamamaktadır. Ayrıca haklı sebeplerin neler olduğu da yasalarda mevcut değildir. Haklı sebep, somut olayın özelliklerine göre değişen nisbi bir kavramdır. Bu sebeple her hukuki ilişki için geçerli olacak bir tanım verilmesi oldukça zordur. Kanun koyucu, haklı sebep kavramın niteliklerinin gösterilmesini ve tanımlanmasını yargı kararları ile öğretiye bırakmıştır. Kararı ise, mahkeme verecektir.
6102 sayılı TTK m.636/f.3’ün gerekçesinde 531. maddeye atıf yapıldığı dikkate alındığında, “haklı sebep” kavramının her iki şirket türü açısından da aynı şekilde anlaşılması gerektiği söylenebilir.
TTK’nın ilgili maddeleri ile Yargıtay’ın verdiği kararlar doğrultusunda haklı sebep olarak değerlendirilen sebepler bulunmaktadır; buna örnek olarak limited şirket faaliyetinin tamamen durmuş olması, ortaklık mevcudunun kalmaması, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar ve güven ilişkisinin sona ermesi, şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kar sağlayamaması ve şirket yönetimindeki yolsuzluklar gibi haklı sebepler oluşmuştur.
Anonim ortaklık, çoğunluk prensibinin geçerli olduğu bir sermaye şirketidir (TTK m.124/2, 418). Bu itibarla pay sahiplerinin kendi aralarında söz konusu olabilecek fikir ayrılıkları veya ihtilaflar kural olarak feshe dayanak teşkil eden bir haklı sebep olamazlar.
Bu çerçevede kolektif ve komandit ortaklıkların feshi veya kolektif veya komandit/komanditer ortakların ihracı bakımından haklı sebepleri sayan TTK m.245’in anonim ortaklarda kıyasen uygulanması da söz konusu olamaz. TTK m.328 uyarınca komandit ortaklıklara da uygulanan 245. madde uyarınca, ortakların kendi aralarındaki şahsi ilişkilerini ilgilendiren ve ortak sıfatından kaynaklanan yönetim hakkını dikkate alan nedenlerdir. Fakat anonim ortaklıklar bakımından ise “kişisel sebepler” haklı sebep olarak nitelendirilemezler.
Haklı sebeplerin varlığından söz edebilmek için, pay sahiplerinin şirketin ortağı olmaya devam etmelerinin beklenmemesi gerekmektedir ve üçüncü kişilerin de menfaatinin şirketin devam etmesini mecbur kılmamalıdır. Fakat fesih en son çare (ultima ratio) olması gerekmektedir. Böyle bir fesih kararı, işletmenin tamamını ve tüm çalışanları etkilemektedir. Bu nedenle etkilenecek tüm kişilerin menfaatleri feshi isteyen davacının menfaati ile karşılaştırılıp menfaat dengesi kurulması gerekmektedir. Böylece vakıaların haklı sebep olarak değerlendirilebilmeleri için, objektif olmaları ve pay sahibi kimliğinden bağımsız olmaları gerekmektedirler.
Başka bir husus ise, grup aylık pay sahiplerin birbirine karşı açabilecekleri haklı sebeple fesih davasıdır. Bu dava iki şekilde meydana gelebilir; davalı azlık pay sahiplerinin şirketteki haklarını kötüye kullanarak şirketi bloke etmesi veya organları pratikte işleyemez hâle getirmesidir.
3.2 Haklı Sebeple Fesih Örnekleri
Her halukârda iddia edilen sebeplerin haklılık payları hâkim takdirindedir. Haklı sebepler olarak Türk hukukunda; şirketin işleyişinin felce uğratılması, genel kurulda oyların karar almayı engelleyecek şekilde eşit olarak ikiye bölünmesi ve bunun karar alınamaz bir sürece dönüşmesi veya yönetim kurulunun da benzer bir şekilde işleyemez hâle gelmesi sayılmıştır.
Ayrıca anonim ortaklığın feshine istinaden haklı sebep olarak değerlendirilebilen başka örnekler ise; şirketin, çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle mali sıkıntılar yaşaması; şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması veya azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanmasıdır.
TTK m.531’e istinaden, haklı sebeplerin belirlenmesinde kullanılabilecek temel kıstaslar olarak ise; çoğunluk gücünün kötüye kullanılmış olması, şirketin amacına ulaşmasının tehlikeye düşmesi yahut önemli ölçüde güçleşmesi ve şirketin devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi sayılmıştır.
3.3 Haklı Sebeple Fesih Davasının Açılması Süresi
Haklı sebeple fesih davasının açılması açısından TTK’da özel bir süre belirtilmemiştir fakat bu durum doktrinde eleştirilmektedir.
Fakat haklı sebeplerin varlığına rağmen uzun süre davanın açılmasından imtina etmek ve sonradan davayı açmak, Türk Medeni Kanunu m.2’ye istinaden somut olayda hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilebilmektedir.
Bu hususta kesin bir süre verilmemektedir. Fakat somut olay incelenerek geçen sürenin objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığının hâkim tarafından incelenmesi gerekmektedir. Olayın meydana geldiği değil, öğrenildiği tarih itibariyle haklı sebep oluşturmuş olması gerekmektedir.
4. Hâkimin Duruma Uygun Çözümleri
Dava esnasında ileri sürülen sebepler, hâkim tarafından haklı bulunsa dahi, hakim fesih kararını vermek zorunda değildir. Mahkeme, fesih talebi ile bağlı olmayıp başka çözüm kararları verebilme yetkisine sahiptir. Bu hususta ’’son çare’’ ilkesi hâkimin kararı için geçerlidir. TTK m. 531’de de görüldüğü üzere, başka çözüm yollarının varlığı durumunda haklı sebeple fesih yolu kapalıdır.
4.1 Hâkim Tarafından Değerlendirme
Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığını hâkim takdir edecektir. Hâkim talebi ve iddia edilen haklı sebebi değerlendirirken, tüm hukuki ve maddi olayları inceleyerek karar verecektir. Bu inceleme sırasında şirketin yapısını, ortak sayısını, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınacaktır. Hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vermesi gerektiğinden, şayet haklı sebepler var ise fakat şirketin yaşatılmasının ekomonik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağı sonucuna varılırsa, bu yönde karar verilmesi mümkündür. Şirketin feshi yerine şirketten çıkarma veya duruma uygun alternatif başka bir çözüm bulunabilir.
Fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve şirketten böylece çıkarılması gerçekleşebilmektedir. TTK 379 vd. istinaden böyle durumlarda şirkete, %10’a kadar kendi payını alma hakkı tanınmaktadır. Alternatif çözümlerde ise hâkim, duruma uygunluk ile kabul edilebilir olma ilkelerini dikkate alarak taraflar ve/veya üçüncü kişileri etkileyecek çözümlere karar verebilmektedir.
Fakat pay sahibinin ileri sürdüğü fesih sebebi, bir genel kurul kararın iptali ile giderilebilecek nitelikte ise haklı sebeple fesih davası yerine iptal davası açılması gerekir. Mahkeme, fesih davası açmanın davacı ortaklar için en son çare olup olmadığını belirler ve fesih talep eden ortak veya ortakların menfaati ile fesih halinde zedelenmesi muhtemel bütün menfaatleri karşılaştırarak bir sonuca varır.
4.2 Şirketten Çıkarma
Mahkeme, şirketin feshine karar vermekten ziyade, fesih talebinde bulunan ortağın paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenmesi karşılığında şirketten çıkarılmasına karar verebilir. Bu alternatif çözüm, özellikle çoğunluğun, azınlığın paylarını düşük değerle satın almak için baskı uyguladığı durumlarda, azınlığa paylarının gerçek değeriyle şirketten ayrılma imkanı vermesi sebebiyle uygulamada birçok sorunu çözebilecek niteliktedir.
Anonim şirketler açısından mahkeme tarafından ortağın paylarının şirket tarafından devralınması sonucu şirketten çıkarılmasına karar verilmesi halinde, 6102 sayılı TTK m.382/f.1(c)’de yer alan istisnaya girilmesi sebebiyle m.379’da öngörülen şirketin paylarını iktisap etmesi yasağı uygulanmaz. Ayrıca mahkeme, davacının paylarının kısmen satın alınmasına hükmedemez. Kanunun, işbu getirdiği örnek çözüm şekli, davacı azınlığın şirketten çıkarılması, bu amaçla davacı pay sahiplerinin paylarının davalı anonim ortaklık tarafından – karşılığı ödenmek şartıyla – iktisap edilmesidir.
4.3 Uygun Alternatif Çözüm
Şirketin feshi veya ortağın çıkarılması kararı dışında hükmedebilecek çözümlerin belirlenmesi tamamen mahkemenin takdirindedir. 6102 sayılı TTK m.531’in gerekçesinde de atıf yapılan İsviçre doktrininde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir çözüm örnekleri şunlardır; Kar dağıtma zorunluluğunu karara bağlama, sermaye artırımı, uygun yeni bir pay sahibinin şirkete alınması, ana sözleşmenin değişmesi, muhalif pay sahiplerinin temsilcilerinin yönetim kuruluna alınması veya bir iştirakin bölünmesi şeklindedir.
5. Zaman Yönünden Uygulanma
Haklı sebep teşkil eden olay, eylem veya işlemler 6102 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce meydana gelmiş olabilir. Bu noktada, sürekli bir uygulama çerçevesinde meydana gelmiş olan, fakat bir bütün olarak değerlendirildiğinde haklı sebep olarak kabul edilebilecek olguların bir kısmının TTK’nın yürürlük tarihinden önce, bir kısmının yürürlük tarihinden sonra meydana gelmesi halinde, önceki olguların TTK döneminde açılan haklı sebeple fesih davasında ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı sorunu gündeme gelir. Bu durumda, 6103 sayılı Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 3. maddesinin “tarafların iradesinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkiler, bunlar Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu’nun hükümleri uygulanır” şeklindeki ifadesi gereği, 6102 sayılı TTK’nın yukarıda belirttiğimiz hükümleri uygulama alanı bulur.
Böylece eski hukuk döneminde meydana gelen hukuki olay ve işlemlerden dolayı haklı sebeple fesih davası açılabilmesi için bu olay ve işlemlerin 6102 sayılı TTK yürürlüğe girdikten sonra da devam etmesinin veya etkilerini devam ettirmesinin ya da eski hukuk döneminde meydana gelen olay, olgu ya da işlemlerin 6102 sayılı Kanun zamanında meydana gelen olay ve olgularla bağlantılı olmasının gerekmediği Yargıtay tarafından ifade edilmiştir.
Gerçekten de, aksi halde ilgili hükmün TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra uzunca bir süre uygulanamaması sonucu doğacaktır.
Sonuç
TTK’nın anonim ortaklığın haklı sebeple feshine imkân sağlayan hüküm, Türk doktrini tarafından oldukça olumlu karşılanmıştır.
Anonim şirketlerde azınlık pay sahiplerine tanınan bu yeni hak, şirkette azınlıkta kalan pay sahiplerinin haklarının, çoğunluk tarafından kötü niyetle ihlâl edilmesine engel olmaktadır. Bu dava ile azınlık pay sahiplerine, çoğunluğun kötü niyetli eylemlerine karşı hiçbir yasal veya esas sözleşme hükmü ile karşı konulamadığı durumlarda, mahkemeye başvurma olanağı tanımaktadır. Anonim şirket pay sahiplerine, şirketten çıkma hakkının tanınmadığı dikkate alındığında, çoğunluğun kötüniyetli uygulamalarına karşı azınlık pay sahiplerine bir çıkış yolu sağlaması önemlidir.
Anonim ortaklığın haklı sebeplerle feshi talebinin düzenlenmesinin temel amacı, çoğunluğun tahakkümü ve haklarını dürüstlük kuralına aykırı kullanmaları hallerinde, azınlığa mahkemeye başvurma imkânını sunmaktır. Böylece hâkim, davacının talebinden bağımsız olarak somut olayda azınlığın korunmasına yönelik en uygun çözümü bulacaktır. Azınlığın korunması en temel prensip olarak değerlendirilmektedir.
Limited şirketin ve anonim şirketin haklı sebeple feshine ilişkin hükümler paraleldir. Bununla birlikte, anonim şirketlerden farklı olarak, azınlık oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın limited şirkette herhangi bir ortak haklı sebeple fesih davasını açabilir.
Gerek anonim şirket gerekse limited şirketin haklı sebeple feshi davasında haklı sebebin ne olduğu kanunda belirtilmemektedir. Bu konu öğreti ile yüksek yargı kararlarında açıklığa kavuşturulmuştur. Hakim, somut olaylara göre davacının ileri sürdüğü sebeplerin haklı olup olmadığını inceleyerek, ölçülülük ilkesi uyarınca tüm tarafların haklarını gözeterek, hukuka uygun bir karar vermelidir.
***
Av. Sinem Orhan Coşkun
www.anil-coskun.com
info@anil-coskun.com